Perşembe, Kasım 08, 2007

Anlatım Bozuklukları - 1
(Konu Anlatımı)

Tümce belli bir düşünceyi, duyguyu aktarmak için kurulur. Bu tümcenin, aktaracağı anlamı açık ve anlaşılır bir biçimde ortaya koyması gerekir. Ayrıca tümce olabildiğince gereksiz öğelerden arındırılmış olmalıdır. İşte bu özelliği göstermeyen tümceler, anlatım bakımından bozuktur.




Anlatım bozukluklarını anlama ve yapıya dayalı bozukluklar olmak üzere iki öbekte toplayabiliriz:


1. Anlama dayalı bozukluklar:


Bu bozuklukları birkaç bölüme ayırarak inceleyebiliriz.


* Gereksiz sözcük kullanılması

* Tümcede belirsizlik bulunması

* Birbiriyle çelişen aktarımların bulunması

* Sözcüğün anlamca tümceye uymaması

* Sözcüklerin yanlış eyleme bağlanması

* Mantık yanlışının olması

* Deyimin yanlış anlamda kullanılması

* Sözcüğün yanlış yerde kullanılması

* Bu belirsizlik duraklama imleriyle giderilir.


Örneğin;


“Yaşlı adamın yüzüne dalgın dalgın baktı.”


tümcesinde “dalgın dalgın” bakanın “yaşlı” olduğunu belirtmek için, “yaşlı” dan sonra virgül gelmelidir. Duraklama imsiz “yaşlı” sözü adam adının nitemi olacaktır.


* Tümcede gereksiz sözcük kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.


Bir tümcede gereksiz sözcük bulunduğunu anlamak için, sözcük tümceden çıkarılır. Bu durumda tümcenin anlam ve anlatımında bir bozulma oluyorsa o sözcük gerekli, olmuyorsa gereksizdir.


“Herkesi eleştirip tenkit etmek bize hiçbir yarar sağlamaz.”


tümcesinde “eleştirip” sözcüğünün verdiği anlamla “tenkit etmek” sözcüğünün verdiği anlam aynıdır. Öyleyse bu tümcede “eleştirip” sözü gereksizdir. Tümceden çıkarılmalıdır.


“İki kardeşten (en) küçüğü arkadaşımdı.”


“Bilgili insanlardan yararlanmayı, (istifade etmeyi) bilmeliyiz.”


tümcelerinde ayraç içinde olan sözcükler gereksizdir.


* Bir tümcenin anlamı içinde bulunan başka bir sözü tümcede kullanmak da gereksiz sözcük kullanımına girer.


Tümcede böyle bir sözcük varsa, o tümce de anlatım bakımından bozuktur.


“Böyle yüksek sesle bağırmana gerek yok, sağır değilim.”


tümcesinde “bağırmak” zaten yüksek sesle konuşmak anlamındadır. Öyleyse bu sözün anlamı içinde bulunan “yüksek sesle” sözüne gerek yoktur.


* Tümcede belirsizlik varsa, o tümce iyi bir tümce değildir.


Bu belirsizlik kesinlikle giderilmelidir.


Örneğin;


“Geleceğini babamdan öğrendim.”


tümcesinde “geleceğini” sözü belirsizdir. Çünkü kimin geleceği belli değil. “Onun geleceği” de olabilir; “senin geleceğin” de olabilir. Bu belirsizlik giderilmeli ve sözcüğün kiminle ilgili olduğu belirginleştirilmelidir.


* Bazı eylemler olumlu durumlarda, bazıları olumsuz durumlarda kullanılır. Eylemin anlamca yanlış yerde kullanılması da anlatım bozukluğuna yol açar.


Örneğin;


“Bana yardım ederek, işi kısa sürede bitirmeme neden oldu..”


tümcesindeki “neden olmak” eylemi olumsuz anlamlar verecek biçimde kullanılır. Oysa işin kısa sürede bitirilmesi olumlu bir durumdur. Öyleyse “neden oldu” sözü bu tümcede yanlış kullanılmıştır. Bunun yerine tümce “…bitirmemi sağladı.” olmalıdır.


* Bazı tümcelerde mantık yanlışının bulunması da o tümcenin anlatımını bozar.


Örneğin;


“Bırakın patates doğramayı yemek bile yapamaz o.”


tümcesinde “bırakın” sözcüğünün tümceye kattığı anlamdan dolayı sanki patates doğramak yemek yapmaktan daha önemliymiş gibi görülüyor. Bu yanlışın düzeltilmesi için tümce,


“Bırakın yemek yapmayı, patates bile doğrayamaz o.”


olmalıdır.


* Bazen sözcüklerin bağlandığı ortak eylemler de anlatımda bozukluğa yol açar.


Örneğin;


“Bu davranışıyla bize yarar mı sağladı zarar mı belli değil.”


tümcesinde “yarar” ve “zarar” sözcükleri “sağladı” eylemine bağlanmıştır. Ancak “yarar sağlamak” doğru olsa bile, “zarar sağlamak” doğru değildir. Tümce;


“Bu davranışıyla bize yarar mı sağladı, zarar mı verdi belli değil.”


olmalıdır.


* Bu, bazen öğelerin eyleme bağlanmasında da görülür.


Örneğin;


“Ayağına ayakkabı, omzuna şal, üzerine pardesü giyip dışarı çıktı.”


tümcesinde “ayakkabı, şal ve pardesü” sözcükleri “giymek” eylemine bağlanmıştır. Oysa şal giyilmez, atılır.


* Tümcede deyimin yanlış yerde kullanılması da tümcenin anlamını bozar.


“Öğretmenin anlattığı konu tüm öğrencilerin dikkatini çekmişti. Herkes kulak kabartmış, öğretmeni dinliyordu.”


tümcesinde “kulak kabartmış” yanlış kullanılmıştır. Çünkü “kulak kabartmak” fark ettirmeden dinlemek anlamındadır. Burada “kulak kesilmek” deyiminin kullanılması gerekirdi.


* Bazı sözcüklerin anlamları birbirine karıştırılabilir. Tümcedeki sözcüklerin anlamına da özen gösterilmelidir.


Örneğin;


“Çocukların birbiriyle uygunluk içinde olmaları beni sevindirdi.”


tümcesindeki “uygunluk” sözü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü burada “uyum” sözü kullanılmalıdır.


* Bazen sözcük doğrudur ancak tümcede bulunduğu yer doğru değildir.


Örneğin;


“Yeni elbisemi giymiştim ki kapı açıldı.”


Tümcesinde “yeni” sözünün yeri anlatımda bozukluğa yol açmıştır. Çünkü burada söylenmek istenen, elbisenin yeniliği değil, giymenin yeni yapıldığıdır. Öyleyse tümce;


“Elbisemi yeni giymiştim ki kapı açıldı.” olmalıdır.


* Aynı anlama gelen ek ve sözcüklerin bir arada kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.


Örneğin;


“Onun beni sevmemesinin nedeni, fikirlerini benimsememiş olmamdandır.”


tümcesinde “nedeni” sözcüğü bir olayın sebebini anlatıyor. Ayrıca “olmamdandır” sözündeki “-dan” eki de neden anlamı veren bir ektir. İkisinin bir arada bulunması tümcenin anlatımını bozmuştur. Tümce,


“Onun beni sevmemesinin nedeni, fikirlerini benimsememiş olmamdır.”


biçiminde düzeltilebilir.


Yapıya dayalı anlatım bozuklukları:


Bu tür bozukluklar daha çok, Türkçe’nin kurallarıyla ilgili olduğundan, soruları çözebilmek için dilbilgisi kurallarının iyi bilinmesi gerekir. Bu tür bozukluklar şöyle sıralanabilir:


* Öğe eksikliğinin bulunması

* Özneyle yüklem arasında olumluluk-olumsuzluk uyumsuzluğunun bulunması

* Özneyle yüklem arasında tekillik-çoğulluk açısından uyumsuzluğun bulunması

* Özneyle yüklem arasında şahıs yönünden uyumsuzluğun bulunması

* Tamlama uyumsuzluğunun bulunması

* Ek uyumsuzluğunun bulunması

* Etken-edilgen eylemlerin bir arada bulunması

* Ad tümcelerinde ek eylemin ortak kullanılması


Şimdi bunları tek tek açıklayalım.


*Tümcede, kullanılması gereken bir öğenin bulunmaması, anlatım bozukluğuna yol açar. Bu, daha çok ortak kullanılan öğelerde görülür. Çünkü Türkçede her eylem, öğeleri aynı eklerle kendine bağlamaz.


Örneğin;


“Kardeşini yanına çağırdı, bir şeyler söyledi.”


Tümcesindeki öğeleri inceleyelim: “Çağırdı” ve “söyledi” yüklemdir. Çağrılan ve söylenen kişi ise “kardeşi” dir. Yani “Kardeşini” öğesi her iki yüklemin ortak öğesidir. Bu ortak öğeyi yüklemlerle kullanalım. “Kardeşini çağırdı” doğrudur; ancak “kardeşini bir şeyler söyledi.” denmez, “kardeşine bir şeyler söyledi.” olmalı. “Kardeş” sözcüğünü iki kez kullanmamak için “ona” da diyebiliriz.


Başka bir örnek verelim:


“Arkadaşlarını pek sevmez, hatta çoğu zaman nefret ederdi.”


tümcesinde, sevmediği kişiler ile nefret ettiği kişiler aynıdır, yani “arkadaşları” ortak öğedir. Ancak “arkadaşlarını sevmez” dense de “arkadaşlarını nefret ederdi.” denmez; “arkadaşlarından nefret ederdi.” denmeli ya da onun yerine geçen “onlardan” sözü kullanılmalıdır.


Görüldüğü gibi bu tür bozukluklar daha çok sıralı tümcelerde görülüyor, ancak bileşik tümcelerde de bu tür öğe eksiklikleri görülebilir.


*Türkçe’de bazı özneler olumlu, bazıları olumsuz anlamlar verir. Buna göre yüklemlerin de olumlu, olumsuz çekimlenmesi gerekir.


Örneğin;


“Hiç kimse okula gelmedi, geziye gitti.”


tümcesinde gelmeyen ve gidenler aynı kişiler, ancak “hiç kimse” olumsuz bir öznedir ve yüklemi daima olumsuz çekimlenir. Oysa “gitti” olumlu bir çekimdir. Yani ikinci tümce özneyle uyum sağlamamıştır. Buna “hepsi” biçiminde bir özne getirilmelidir.


Gerçi bu, sadece özneyle ilgili bir durum değildir. Bu tür sözcükler başka öğe durumunda bulunduklarında da yüklem aynı özelliği gösterir.


Örneğin;


“Öğretmenimiz hiçbirimizi azarlamaz, çok severdi.”


tümcesinde, yine “hiçbirimizi” olumsuz olduğundan “hiçbirimizi severdi” biçiminde kullanılmaz; “hepimizi severdi” olmalıdır.


*Tümcede öznenin aktardığı kişi ile yüklemin bildirdiği kişi arasında bir uyum olmalıdır.


Özne birinci tekil, ikinci tekil (ben, sen); birinci tekil, üçüncü tekil (ben, o); birinci tekil, ikinci çoğul, (ben, siz); birinci tekil, üçüncü çoğul (ben, onlar) kişilerden oluşuyorsa yüklem, birinci çoğul kişiye göre çekimlenir.


“Bu işi ancak ben ve sen halledebiliriz.”


“Dışarıda sadece ben ve o küçük çocuk kalmıştık.”


“Ben ve siz yarışmada eşit durumda değildik.”


“Ben ve birkaç yaşlı adam, kahvede uzun bir sohbete dalmıştık.”


cümleleri buna örnek gösterilebilir.


Eğer özne ikinci tekil ve üçüncü tekil (sen, o); ikinci tekil ve ikinci çoğul (sen, siz); ikinci tekil ve üçüncü çoğul (sen, onlar); kişilerden oluşuyorsa, yüklem ikinci çoğul kişiye göre çekimlenir. Ancak ikinci tekil ve birinci çoğul (sen, biz) kişilerden özne olursa yüklem birinci çoğul kişiye göre çekimlenir.


“Sen ve annen burada ne yapıyordunuz?”


“Sen hatta hepiniz bu konuda suçlusunuz.”


“ Sen ve buradaki konukların, bize yarın gelebilirsiniz.”


“Galiba sonunda senle biz aynı sonuca ulaştık.”


tümceleri buna örnektir.


Öznenin insan ya da başka varlıklar olması da yüklemin tekil veya çoğulluğunu etkiler. Eğer özne bitkiler, hayvanlar, cansız varlıklar ya da soyut kavramlarsa, yüklem tekil olur. İnsanlar çoğul özne olduğunda ise yüklem tekil veya çoğul olabilir.


“Kuşlar dallara kondular.” değil “Kuşlar dallara kondu.”


“Sevgiler gizli kaldıkça güzelleşirler.” değil “güzelleşir.” olacak.


“Çocuklar geldi.” şeklinde de doğrudur, “Çocuklar geldiler.” de.


*Bazen özneyle yüklem arasındaki uyumsuzluk, öznenin anlamından kaynaklanır.


Örneğin;


“Nüfus sayımı bu yıl yapıldı, bir hayli artmış.”


tümcesinde “yapıldı” yükleminin öznesi “nüfus sayımı”dır, “artmış” yükleminin öznesi ise “nüfus” olacaktır. Ancak cümlede “nüfus” diye bir özne yoktur. Sanki nüfus sayımı, “artmış” yükleminin öznesi olmuştur. Bu ise anlamca uygun değildir.


*Nitem ve ad tamlamalarının aynı tamlanana bağlanması anlatım bozukluğuna yol açar. Çünkü ad tamlamalarında tamlanan iyelik eki alır. Nitem tamlamalarında tamlanan ek almaz. Dolayısıyla tamlananlar, niteliği farklı olduğundan, ortak kullanılamaz.


Örneğin;


“Kaza yerine birçok askeri ve polis aracı geldi.”


tümcesinde “araç” sözü hem “askeri” hem “polis” sözcüklerinin tamlananı durumundadır. Ancak “polis aracı” ad tamlamasıdır ve tamlanan iyelik eki almıştır. “Askeri” sözcüğü ise nitem olabilecek bir sözcüktür ve “askeri araç” şeklinde nitem tamlaması yapar; tamlanan da ek almaz. Dolayısıyla araç sözcüğü ortak tamlanan olarak kullanılamaz. Tümce;


“Kaza yerine birçok askeri araçla polis aracı geldi.”


olmalıdır.


Burada ayrıca nitem tamlamalarında görülen bir özelliği de ifade edelim. Türkçe’de nitemler çoğul anlam verirse adlar çoğul eki almaz. Bu özellik genellikle belgisiz nitemlerde görülür.


Örneğin;


“Geceye birçok davetliler katıldı.”


Tümcesinde “birçok” nitemi çoğul bir anlam verdiriyor; davetliler sözü de çoğul eki almıştır. Tümceden çoğul eki çıkarılmalıdır.


*Tümcede eklerin eksik kullanılması tümcenin anlatımını bozar.


Örneğin;


“Her ülke, dünya devletleri arasında önemli bir yer edinmek için, ekonomik açıdan gelişmesi gerekir.”


tümcesinde “gelişmesi” sözcüğündeki iyelik ekinin, sözcüğü nereye bağladığı belli değil; “kimin gelişmesi gerekir?” diye sorarsak yanıt “ülkenin” dir. Öyleyse “ülke” sözcüğüne ilgi eki (-in) getirilmelidir.


Bu durumun karşıtı olabilir.


“Sanatçının, topluma yararlı bir kişi olmak için, eserinde mutlaka toplum sorunlarına yer vermelidir.”


tümcesinde “yer veren kim?” sorusuna “sanatçı” yanıt verir. Oysa tümcede “sanatçının” denmiş. Ya bu sözcükteki ilgi eki kaldırılmalı ya da yüklem “vermesi gerekir” biçiminde değiştirilmelidir.


*Bazı tümcelerde ise sözcükleri birbirine bağlayan ekler yanlış kullanılmıştır.


Örneğin;


“Senin en beğendiğim yanın, derslerine düzenli çalıştığındır.”


Tümcede öğeleri ortak olarak kullanan etken ve edilgen eylemler bir arada bulunmaz.


Örneğin;


“Bütün yemekleri hazırlayıp bir kenara koyulmalıdır.”


tümcesinde “hazırlamak” etken “koyulmalıdır” edilgen eylemlerdir. Bunların aynı öğelerle kullanılması bozukluğa yol açmıştır. Tümce;


“Bütün yemekler hazırlanarak, bir kenara koyulmalıdır.”


biçiminde düzenlenirse bozukluk giderilir.


Sıralı ad tümcelerinde ek eylemin kullanılması da bazen bozukluğa yol açar.


Örneğin;


“O yaşlı şair geleneklere bağlı, ama yeniliklere kapalı değildi.”


tümcesinde iki yargı vardır: Şairin geleneklere bağlı olduğu, aynı anda yeniliklere de kapalı olmadığı, oysa tümcede “bağlı” sözü yüklem gibi kullanılmadığından “değildi” ilgecine bağlanıyor ve böylece şairin geleneklere bağlı olmadığı anlamı çıkıyor. Bunu engellemek için “bağlı” sözü “bağlıydı” olmalıdır.

Hiç yorum yok: