Pazartesi, Kasım 26, 2007

Yunus Emre

YUNUS EMRE'DEN


GÖNÜL CALABIN TAHTI



Miskinlikte buldular, kimde erlik var ise

Merdivenden ittiler, yüksekten bakar ise

Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar

Dış yüzüne o sızar içinde ne var ise



Ak sakallı pir hoca, bilemez hali nice

Emek vermesin hacca, bir gönül yıkar ise

Sağır işitmez sözü, gece sanar gündüzü

Kördür münkirin gözü, alem münevver ise



Gönül Calabın tahtı, CALAP gönüle baktı

İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise

Sen sana ne sanırsan ayruga da onu san

Dört kitabın manası budur eğer var ise



Bildik gelenler geçmiş, konanlar geri göçmüş

Aşk şarabından içmiş, kim mana duyar ise

Yunus yoldan azuban, yüksek yerde durmasın

Sinle sırat görmeye, sevdiği didar ise



Dem-be-dem : Zaman zaman

Münevver : Bilgili, aydın

Calap : ALLAH

Pir koca : İhtiyar

Bedbaht : Talihsiz

Sin : Mezar

Sırat : Cennet yolu

Didar : Allah’a kavusma, hakkın yüzü



ŞÖYLE GARiP BENCiLEYiN



Acep şu yerde var mola şöyle garip bencileyin

Bağrı baslı gözü yaşlı şöyle garip bencileyin

Gezerim Rum ile Şam’ı, yukarı illeri kamu

Çok istedim bulamadım, şöyle garip bencileyin



Söyler dilim ağlar gözüm, gariplere göynür özüm

Meğerki gökte yıldızım, şöyle garip bencileyin

Nice bu dert ile yanam, ecel ere bir gün ölem

Meğer ki sinimde bulam, şöyle garip bencileyin



Bir garip olmuş diyeler, üç günden sonra duyalar

Soğuk su ile yuyalar, şöyle garip bencileyin

Hey Emre’m Yunus biçare, bulunmaz derdine çare

Var imdi gez şardan şare, şöyle garip bencileyin



Bencileyin : Benim gibi

Bağrı başlı : Gönlü yaralı

Göynümek : İçten yanmak

Sin : Mezar

Şar : Şehir



GELDi GEÇTi ÖMRÜM BENİM



Geldi geçti ömrüm benim,şol yel esip geçmiş gibi

Hele bana şöyle gelir,şol göz açıp yummuş gibi

İşbu söze Hak tanıktır,bu can gövdeye konuktur

Bir gün ola çıka gide,kafesten kuş uçmuş gibi



Miskin adem oğlanını,benzetmişler ekinciye

Kimi biter,kimi yiter,yere tohum saçmış gibi

Bu dünyada bir nesneye,yanar içim,göyner özüm

Yiğit iken ölenlere,gök ekini biçmiş gibi



Bir hastaya vardın ise,bir içim su verdin ise

Yarın anda karşı gele,hak şarabın içmiş gibi

Bir miskini gördün ise,bir eskice verdin ise

Yarın anda karşı gele,hulle donun biçmiş gibi



Yunus Emre,bu dünyada,iki kişi kalır derler

Meğer Hızır İlyas ola,ab-ı hayat içmiş gibi





BEN YÜRÜREM YANE YANE



Ben yürürem yane yane, aşk boyadi beni kane

Ne akilem ne Divane, gel gör beni aşk neyledi

Gah eserem yeller gibi, gah tozaram yollar gibi

Gah akaram seller gibi, gel gör beni aşk neyledi



Akan sulayın çağlaram, dertli cigerem dağlaram

Şeyhim anuban ağlaram, gel gör beni aşk neyledi

Ya elim al kaldır beni, ya vaslına erdir beni

Çok ağladım güldür beni, gel gör beni aşk neyledi



Mecnun oluban yürürem, ol yari düşte görürem

Uyanıp melul oluram, gel gör beni aşk neyledi

Miskin Yunus biçareyem, baştan aşağı yareyem

Dost ilinden avareyem, gel gör beni aşk neyledi



Akıl : Akıllı

Divane : Deli, Meczup

Melül : Elem



AŞKIN ALDI BENDEN BENİ



Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni

Ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni

Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim

Aşkın ile avunurum bana seni gerek seni



Aşkın aşıklar öldürür,Aşk denizine daldırır

Tecelli ile doldurur,bana seni gerek seni

Aşkın şarabından içem,Mecnun olup yola düşem

Sensin dün ü gün endişem, Bana seni gerek seni



Sufilere sohbet gerek, Ahilere ahret gerek

Mecnunlara Leyla gerek, bana seni gerek seni

Eğer beni öldüreler, külüm göğe savuralar

Toprağım anda çağırır, bana seni gerek seni



Cennet dedikleri ne ki, bir kaç köşkle birkaç huri

İsteyene ver onları, bana seni gerek seni

Yunus-durur benim adım, gün geçtikce artar ödüm

İki cihanda maksudum, bana seni gerek seni



Tecelli: Allah eserlerinin mevcut olanda görünmesi

Sufi : Derviş

Maksud : Amaç







İLİM İLİM BİLMEKTİR



İlim ilim bilmektir,

ilim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsin,

Ya nice okumaktır.



Okumaktan mani ne,

Kişi Hakkı bilmektir.

Çün okudun bilemedin,

Ha bir kuru emektir.



Okudum bildim deme,

Çok taat kıldım deme.

Eri hak bilmez isen,

Abes yere yelmektir.



Dört kitabın manisi,

Bellidir bir elif te

Sen elif dersin hoca,

Manisi ne demektir



Yunus der ki: Ey hoca,

Gerekse var bin Hacca,

Hepisinden iyice,

Bir gönüle girmektir.



Taat : İbadet

Abes : Boş yere, boşuna

Yelmek : Ardından gitmek

Manisi : Anlamı

Dünyanın bütün çiçekleri...

"Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin." --- Köy öğretmeni Şefik Sınıg'in son sözleri.



Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

Bütün çiçeklerini getirin buraya,

Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,

Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer

Bütün köy çocuklarını getirin buraya,

Son bir ders vereceğim onlara,

Son şarkımı söyleyeceğim,

Getirin, getirin...ve sonra öleceğim.



Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Kir ve dağ çiçeklerini istiyorum,

Kaderleri bana benzeyen,

Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları

Geniş ovalarda kaybolur kokuları...

Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri

Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,

Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.



Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini

Bacımın suladığı fesleğenleri,

Koy çiçeklerinin hepsini, hepsini,

Avluların pembe entarili hatmisini,

Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,

Aman Isparta güllerini de unutmayın

Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.

Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.



Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,

Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,

Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,

Ne güller fışkırır çilelerimden,

Kandır, hayattır, emektir benim güllerim,

Korkmadım, korkmuyorum ölümden,

Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.



Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Baharda Polatlı kırlarında açan,

Güz geldi mi Kop dağına göçen,

Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen,

Muş ovasından, Ağrı eteğinden,

Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden

Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,

Eğin türkülerinin içine gömün beni.



Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

En güzellerini saymadım çiçeklerin,

Çocukları, öğrencileri istiyorum.

Yalnız ve çileli hayatimin çiçeklerini,

Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,

O bakımsız, ama kokusu essiz çiçek.

Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,

Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.



Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,

Ölmemek istiyorum, yasamak istiyorum,

Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,

Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,

Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,

Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,

Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.



Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Okulun duvarı çöktü altında kaldım,

Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,

Yaz kış bir şey söyleyen toprakta,

Çile çektim, yalnız kaldım, ama yasadım,

Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaşadım,

Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.

Simdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,



Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.



CEYHUN ATUF KANSU

Pazar, Kasım 18, 2007

Türkçenin Sesleri ve Özellikleri

GÜNLÜK PLÂN
Dersin Adı : Dil ve Anlatım

Sınıf : 9-A,G,M,N

Ünitenin Adı –No : Ses Bilgisi-Yazım Kuralları ve Duraklama

Konu : Türkçenin Sesleri ve Özellikleri

Önerilen Süre : 40’+40’

Öğrenci Kazanımları (Hedef ve Davranışlar) :
*Türkçedeki ünlü ve ünsüzlerin özelliklerini belirler.
*Ünlü ve ünsüz uyumları ile ilgili kurallara uymanın önemini kavrar.
*Yazarken ve konuşurken ünlü ve ünsüzlere ilişkin ses olaylarıyla ilgili kurallara uyar.

Öğretme, Öğrenme Yöntem ve Teknikleri : Soru-yanıt, beyin fırtınası, sorun çözme, inceleme, uygulama.

Kullanılan Eğitim Teknolojileri, Araç Gereç ve Kaynakça : Ders kitabı, Türk Dil Bilgisi (Tahir Nejat Gencan), Türkçe Sözlük (DD), Üniversiteye Hazırlık Kitapları

Öğretme ve Öğrenme Etkinlikleri :

*İlgi çekme-Güdüleme : “Dildeki seslerin özelliklerinin bilinmesi bizlere ne yarar sağlar? Dildeki seslerin yazılışı ve söylenişi sırasında bazı kurallara uyuluyor mu? Sesler arasında bir uyum var mıdır? Dilimize yerleşmiş sözcüklerin Türkçe olup olmadığını anlayabilir miyiz?” gibi sorularla derse başlanır.

*Gözden geçirme: Anadilinin seslerinin özelliklerini tanıyan kişinin anlatımı, anlayışı ve söyleyişi diğerlerinden daha güçlüdür.İşitsel dildeki seslerin yazıdaki görsel karşılılıkları osmanlıca harf denir. Abecemizde dilimizdeki seslerin karşılığı olarak 29 gösterge vardır.

Türkçe sözcüklerde ünlü uyumu vardır.

Türkçe sözcüklerin başında çift ünsüz bulunmaz.

Türkçe sözcüklerin kökünde aynı iki ünsüz bulunmaz.

Türkçe sözcüklerde j,h,f ünsüzleri bulunmaz

Türkçe sözcükler b,c,d,g ile bitmez

Türkçe sözcüklerde uzun ünlü bulunmaz

Türkçe sözcükler m,n,r,v,z,c,f,h,j,l ünsüzleri ile başlamaz.

Türkçe sözcüklerde iki ünlü yan yana bulunmaz

Türkçe sözcüklerin sonunda çift ünsüz bulunur, l,n,r ünsüzlerinden sonra p,ç,t,k ünsüzleri gelebilir.

*Derse Geçiş : Ses, gösterge , abece, seslem, sözcük terimlerinin anlamları üzerinde durulur.

Ünlüler ve Özellikleri :Ses yolunda bir engele uğramadan çıkan sesler ünlüdür. Lâtin kaynaklı Türk Abecesinde 8 ünlü vardır.

Çıkış yeri ve dilin durumuna göre:
a)Kalın ünlüler (a, ı, o, u)
b) İnce ünlüler (e, i, ö, ü)

Dudakların durumuna göre:
a) Düz ünlüler (a, e, ı, i)
b) Yuvarlak ün.(o,ö, u, ü)

Ağzın açıklık durumuna göre:
a) Geniş ünlüler (a, e, o, ö)
b) Dar ünlüler (ı, i, u, ü)

*Türkiye Türkçesinde uzun ünlü yoktur. Yabancı kaynaklı sözcüklerde vardır. (Numune, adalet, şive)

Ünsüzler ve Özellikleri: Ses yolunda bir engele uğrayarak çıkan sesler ünsüzdür. Lâtin kaynaklı Türk Alfâbesinde 21 ünsüz vardır.

Türkçe sözcüklerin sonlarında b,c,d,g bulunmaz. Bazı sözcüklerin karıştırılmaması için kullanılır. Hac, ad, od, yad,…

Sessizler ses yolunda bazı engellere uğrayarak ağzımızdan çıkar.Sessizlerin gırtlak ve dudaklar arasında boğumlandığı noktaya çıkak noktası denir. Çıkaklarına göre sessizler 4’e ayrılır:

a)Dudak ünsüzleri : b,f,m,p,v

b)Diş “ : c,ç,d,j,l,n,r,s,ş,t,z

c)Damak “ : g,ğ,k,y

d)Gırtlak “ : h

Ünsüzler boğumlanma yerlerinde ses kirişlerinin titreme durumuna göre ötümsüz ve ötümlüleşir olarak iki çeşittir: ötümsüz ötümlüleşir

Sürekli : f,h,s,ş ğ,j,l,n,m,r,v,y,z

Süreksiz : ç,k,p,t b,c,d,g

Türkçe söz diziminde sesler sözcük oluşturmak üzere kendilerine özgü bir sıralanış ve uyum içinde bir araya gelirler. Buna ses uyumu denir.

a)Büyük Ünlü (Kalınlık -İncelik) Uyumu:
Türkçede bir sözcüğün ilk sesleminde kalın ünlü varsa ardından gelen seslemde kalın, ilk seslemde ince ünlü varsa ardılı seslemde ince ünlü bulunur.

-daş, -yor, -ken, -ki, -leyin, -ımtırak ekleri tek biçimli olduğundan uyumsuzluk oluşturabilir.

b) Küçük Ünlü (Düzlük-Yuvarlaklık) Uyumu :
Türkçe bir sözcüğün ilk seslemindeki ünlü düz(a,e,ı,i) ise ardılı seslemdeki ünlü de düz; ilk seslemdeki ünlü yuvarlaksa(o,ö,u,ü) ardılı seslemdeki ünlü ya dar- yuvarlak(u,ü) ya da düz- geniş(a,e) olur.

-yor ekinin tek biçimi olduğu için bu kurala uymaz.

*Birleşik sözcüklerde ve tek seslemli sözcüklerde ünlü uyumu aranmaz.

*Aslı değişmiş bazı sözcüklerde ünlü uyumu görülmeyebilir. (Anne,yağmur, çamur, elma)

Ses Olayları :

1.Ses Türemesi :
a) Ünlü Türemesi : Türkçede bazı sözcüklerin başına, ortasına veya sonuna bir ünlü getirilebilir. Rabia İrabiye, Stasyon istasyon, akl akıl gibi

b) Ünsüz Türemesi : ılan yılan, kılıç kılınç (Ağızda) , faide fayda, af etmek affetmek

2. Ses Düşmesi :
Bazı sözcükler ünlü ile başlayan ek alınca orta seslemdeki ünlü düşer. (a-kı-lı –ak-lı)

Bazı eylemler yapım eki alınca ses düşmesi olur. (Sı-yı-rıl—sıy-rıl)

Küçültme eki alan bazı sözcüklerde görülür.( Küçükcük –Küçücük)

Birleşik sözcüklerde görülebilir. (Kahve altı—Kahvaltı )

3. Ses Benzeşmesi :

Ötümsüz sessizden sonra ötümsüz sessiz gelir. (ağaç-da—ağaçta)

pen- be sözcükteki gibi “b” sesi kendisinden önceki n’leri “m” yapar.

4. Ünsüz Ötümlüleşmesi: Dolap-ı –Dolabı

*Bu durum p,ç,t,k ünsüzleri ile biten için geçerli değildir. Özel adlarda ise yalnızca söyleyişte geçerlidir. (Hayat-ı, Zonguldak’ı)

5. Ses Değişmesi(Darlaşma) : a, e ünlüleri ile biten bir kelimeye-yor eki getirilirse a,e—ı,i,u,ü’ye dönüşür. (Oyna-yor—oynuyor) “de-,ye-“ eylemlerine “-e, -en,-ecek,-erek” ekleri geldiğinde eylem kökündeki “e” ünlüsü darlaşır. (Diyen, yiyecek…)

6. Ulama : Söyleyişe ilgilidir. (yolculuk ücreti — yolculuk - ücreti)

*İki sözcük arasında duraklama imi varsa ulama yapılmaz.

Kaynaştırma Ünsüzleri : “y,ş,s,n”

*Belirtili ad tamlamalarında ünlüyle biten tamlayan ile “-ın, -in” tamlayan ekinin arasına girer.

(Hasta –n-ın )

*Ad tamlamalarında tamlananın aldığı iyelik ekinden sonra ad durum ekleri gelirse araya girer.

(Onun ev-i-n-i)

*ilgi adılı “-ki” ve nitem yapım eki olan “-ki” den sonra ad durum ekleri gelirse araya girer.(bizimki-n-i)

* “O, bu, şu” adıllarından sonra ek geliyorsa, adılla ekin arasında yer alır. (şu-n-lar)

*Ünlü ile biten sözcüklerle “i, e” ad durum eklerinin arasında yer alır.(kapı-y-ı)

*Ünlü ile biten eylemlere ünlü ile başlayan çekim ve yapım ekleri eklendiğinde, bu eklerle eylem arasına “y” kaynaştırma ünsüzü girer. (oku-y-acak, başla-y-a-y-ım)

*Ek eylem olan “idi, imiş, ise” ünlü ile biten sözcüklere eklendiğinde başındaki “i” düşer, araya “y” kaynaştırma ünsüzü girer. (hasta-y-mış)

*Ünlü ile biten sayılara üleştirme nitemi türetmeye yarayan “-er,-ar”eki getirilecek olursa , bu ek ile sayı arasına “ş” kaynaştırma ünsüzü girer.(iki-ş-er)

* “Su” sözcüğünden sonra kaynaştırma ünsüzü olarak “y” gelir. (Su-y-u)

*Ünlü ile biten sözcüklere eklenen iyelik 3. tekil kişi eki “-ı,-i,-u,-ü” den önce gelir.(anne-s-i)

*Bireysel öğrenme etkinlikleri : Öğrencilere S.53’teki 4. etkinlik yaptırılır.

Özet : Dilimizdeki sesleri karşılayan göstergeler ve onlarla ilgili birçok kurallar vardır. Bu kuralların bilinmesi konuşmalarımızın ve yazılarımızın daha anlaşılır olmasını sağlar. Aynı zamanda başka konuşmaları ve yazıları daha rahat anlarız.

Ölçme ve Değerlendirme: S.54-55’teki sorular (Ders Kitabı)

Plânın uygulanmasına ilişkin açıklamalar :

Sabahları Severim Oldum Bittim.

Sabahları Severim Oldum Bittim


Kalktım sabahı dinledim

4.20 bir yaz günü sabahı

Evlerin yüzü ağardı

Ağaçlar yeşile çıktı

Ben sabahları severim oldum bittim

Sabahları çocukları bütün başlangıçları



Kalktım sabahı dinledim

Kente giren caddelerde köylülerin

Geceden yola çıkan sebze arabaları

-Fırınların kepenkleri nedense hep aralıktır-

Çıplak ampul ışıklarıyla karışır sabahlara

Taze ekmek kokuları



Kalktım sabahı dinledim

Hanların önünde geceleyen

Koca koca kamyonlar kalktı

İşçi kahvelerinde çaylar demli

İstasyonlarda salepler dumanlı



Kalktım sabahı dinledim

Analar uğurladı çocuklarını

-Her serüvenden ilk sayfa-

Üstlerinde henüz yatakların doyulmamış sıcaklıkları

Bakışları otobüslerin trenlerin soğuk camlarında

-Hep ansıyacaksınız bundan sonra-

Ayrılıklar izleyecek ayrılıkları



Kalktım sabahı dinledim

Dudaklarımda okuldan kalma bir şarkı

Hani yorgundum yeniktim çaresizdim

Döndü - Evet dün

Dün bir kentti geride kaldı

Bu sabah bir başka kente indim





Necati Cumalı

Pazar, Kasım 11, 2007

Sesbilgisi - Yazım - Duraklama

GÜNLÜK PLÂN

Dersin Adı : Dil ve Anlatım

Sınıf : 9-A,G,M,N

Ünitenin Adı –No : Ses Bilgisi-Yazım Kuralları ve Duraklama

Konu : Söyleyiş

Önerilen Süre : 40’+40’

Öğrenci Kazanımları (Hedef ve Davranışlar) :
*Ses ve söyleyiş ilişkisini anlar.
*Konuşmada anlatımın anlamına göre duraklamaları düzenlemenin önemini sezer.
*Güzel konuşmada ses tonu ve söyleyişin önemini ayırdına varır.
*Konuşmada sesin nasıl kullanıldığını belirler.
*Konuşma da seslerin özelliklerini bilmenin, onları doğru ve güzel söyleşin önemini anlar.
*Hiçbir alfabenin bütün sesleri göstermeye yetmediğini anlar.
*Bir dilin ses eğitimini ve konuşma biçiminin nasıl öğrenilebileceğini kavrar.
*Yazım kurallarıyla söyleyişin, bütünüyle örtüşmediğini sezer. Türkçedeki ünlülerin söyleniş özelliklerini belirler.
*Ünlülerle ilgili ses olaylarının , söyleyiş aksaklığına neden olup olmayacağını tartışır.
*Türkçedeki ünsüzlerin söyleyiş özelliklerini belirler.
*Yazı dilindeki bir göstergeyle, konuşma dilindeki değişik seslerin gösterilebildiğini kavrar.
*Konuşurken ve yazarken aynı sesin veya çıkış yeri bakımından birbirine yakın seslerin yinelemenin söyleyişi güçleştirdiğini sezer.
*Tümce ve kesitlerdeki sözcüklerde söyleyişi bozan sesleri bulur, gerekçelerini açıklar.
*Dili doğru, güzel ve etkili kullanmanın önemini anlar.
*Tonlamada nelere özen gösterildiğini belirler.

Öğretme, Öğrenme Yöntem ve Teknikleri : Takrir, Soru-yanıt, beyin fırtınası, problem çözme, inceleme, uygulama.

Kullanılan Eğitim Teknolojileri, Araç Gereç ve Kaynakça : Ders kitabı, Türk Dil Bilgisi (Tahir Nejat Gencan), Türkçe Sözlük (Dil Derneği)

Öğretme ve Öğrenme Etkinlikleri :

*İlgi çekme-Güdüleme :
“Güzel bulduğunuz bir konuşmada hangi özellikler ilginizi çeker? İyi ve nitelikli bir söyleyiş, nitelikli bir ses ile gerçekleşir. Sözünü yorumlayınız. Konuşmada niçin bazı seslem ve sözcükler baskılı söylenir?” gibi sorularla derse başlanır.

*Gözden geçirme:
Ses, akciğerlerden gelen havanın, ses tellerinin titreştirmesiyle oluşur. Ses, soluk alırken ortaya çıkmaz. Güzel ve etkili konuşmanın yolu da doğru söyleyişten geçer.

*Derse geçiş : Dilin anlam ve ses olmak üzere iki yönü vardır.


Söyleyiş dildeki sesleri anlama göre yorumlama becerisidir. Söyleyişle toplumsal çevre ve kültür düzeyinin yakından ilgisi vardır. Türkçe ile iletişimi zevkli bir etkinliğe dönüştürmek bireysel ve toplumsal bir görevdir. Dildeki sesleri ve seslerin özelliklerini bilmek gerekir.Söyleyiş yazı diline duraklama imleri ile aktarılır.

Ses ve seslerin kullanımı : İnsanlar ses yardımı ile konuşarak anlaşır. Sese jest, mimik, ton, vurgu yardım eder.

Boğumlanma : Ağzın belli bir devinimi içinde dil seslerinin oluşmasıdır. İyi boğumlanma ile sesler açık ve anlaşılır olarak ağızdan çıkar.

Boğumlanma kusurları :
Gevşeklik, atlama(sözcükteki bazı seslemlerin veya seslerin atlanması-kitledim), değiştirme veya pelteklik( j-z, ş-s, c-j, s-ş, r-l, b-p, â-a, d-t, Jale-Zale), tutukluk(konuşma sırasında bir seslemin yinelenerek söylenmesi), kekeme(Söz söylerken birden bire duraklama, çoğunlukla buna katılan yüz buruşturması ve gerilme devinimiyle seslemlerin yinelenmesinden oluşur.)

Duraklama:
Bir metin okunurken veya konuşurken uygun yerlerde soluk almaktır.

Ulama :
Ünsüzle biten bir sözcüğün ardından ünlü ile başlayan bir ek gelirse
1. sözcüğün ünsüzü 2. sözcüğün ünlüsüne ulanarak okunur.

Vurgu:
Sesbilimde (Fonetikte) bir sözcükteki en baskın, tonlu veya titreşimli sese vurgulu ses denir. Vurgulu ses diğerlerine göre daha uzun bir solukta ve daha yüksek bir sesle söylenir.


Sözcükteki bütün vurguların toplamı tonu oluşturur.


Türkiye Türkçesinde vurgu genellikle son seslemdedir. Vurgunun yeri bazen başa veya ortaya kayar. Vurgunun yeri anlamı belirler. (Çocuğum : Benim, Çocuğum: Ben, Çocuğum : Seslenme)


Belirteç ve ünlemler dışında Türkçe kökenli sözcüklerde vurgu son seslemdedir. (Kelebek, balık)


Kişi ve hayvan adlarında vurgu son seslemdedir. ( Belgin, Çıtır)


Sözcük vurgulu bir ek aldığında yine vurgu sondadır. (Balıkçı)


Türkçe kökenli bazı adlarda vurgu öne kayabilir.
(Anne, abla, kaplumbağa şimdi, şura)






Tür adları özel ad olarak kullanılınca vurgu öne kayar.
(Kartal’dan geliyoruz.)


Tek seslemli sözcüklerde vurgu yoktur.


Yer adlarında ve yabancı kaynaklı sözcüklerde vurgu öne kayabilir.
( Tango, pencere, Yunanistan, Almanya, Paris, Konya)


Belirteçlerde vurgu ilk sesleme kayar. (Yalnız yaşıyor. Doğru söyle.)


Olumsuzluk eki “-ma, -me” vurguyu öne göndermesine karşın, eylemden ad yapan “-ma,

-me” vurguyu üzerine alır. (Kıymetli bir yazma eser bulduk. Söylediklerimi yazma.)


Vurgusuz eklerden bazıları şunlardır:

Kişi eklerinden –ım , -sın

Araç hali eki –la

Bildirme eki –dır

Şimdiki zaman eki –yor

Ulaç eki –madan , -ken

Olumsuzluk eki –ma

Soru eki –mı

Gereklilik eki –malı

Eşitlik eki -ca

Türkiye Türkçesinde tümce içindeki sözcüklerde ise vurgu yüklemin en yakınındaki öge üzerindedir.

Ton ve tonlama :
Ses titreşimlerinin kulaktaki ses izlerine ton denir. Sesi anlama göre düzenlemeye de tonlama denir. Tümcenin kuruluşuna ve anlamına göre oluşan tonlamalara anlam tonlaması denir.

Duyuş Tonlaması :
Bir metni anlamına ve duygu değerine göre seslendirmek için duyguları sezdirecek biçimde sesin dalgalanmaları yükselme ve alçalmaları ile yapılan tonlamadır. İyi konuşmak için anlama göre sese ton vermek, doğallıktan ayrılmamak gerekir.

Seslerin Doğru Kullanımı :
Dili doğru kullanmak için sesleri ve onların özelliklerini bilmemiz gerekir.

-yor eki kendinden önceki geniş ünlüyü daraltır. (Diyor)

-y- kaynaştırma ünsüzü de kendinden önceki geniş ünlüyü daraltır. Ama sadece söyleyişte. (Gelme-y-ecek)

Bir sözcüğün sonunda ötümsüz ünsüz ötümlü ünsüz varsa ve o sözcüğe ünlü ile başlayan bir ek getirilirse, sözcüğün sonundaki ünsüz ötümlüleşir. (kitap-ı -----kitabı)

Birbirinden türemiş sözcükleri ardı ardına söylemek güçtür. (Tekerlemelerde olduğu gibi)

Ağız ve Şîve :
Ulusal sınırlar içinde kullanılan bir dilin değişik yerel bölgelerde söyleyiş biçimine ağız denir. Konya ağzı, Karadeniz ağzı…

Fonetikte Şîve :
Aynı bölgede yaşayan insanların kültür düzeyine göre değişik söyleyiş biçimine de şîve denir.

*Bireysel öğrenme etkinlikleri :
“Kara Mehmed’in Berizi” adlı şiirin İstanbul ağzına göre yazılması istenir.

Özet : Demek ki söylediklerimizin başkalarınca doğru anlaşılması için söyleyişe özen göstermek gerekiyor. Söyleyişte eksiklerimizi çalışarak giderebiliriz.

Ölçme ve Değerlendirme: S.49(Ders Kitabı)

Plânın uygulanmasına ilişkin açıklamalar :

Dillerin sınıflandırılması

GÜNLÜK PLÂN
GÜNLÜK PLÂN

Dersin Adı : Dil ve Anlatım

Sınıf : 9-A,G,M,N

Ünitenin Adı –No : Dillerin Sınıflandırılması -2

Konu : Dillerin Sınıflandırılması

Önerilen Süre : 40’

Öğrenci Kazanımları (Hedef ve Davranışlar) :
*Dil ailelerinin oluşumunu ve köken bakımından dünya dillerinin nasıl öbeklendirilidiğini açıklar.
*Yapı bakımından dünya dillerinin nasıl öbeklendirildiğini açıklar.
*Türkçenin köken ve yapı bakımından dünya dilleri arasındaki yerini belirler.

Öğretme, Öğrenme Yöntem ve Teknikleri : Soru-yanıt, beyin fırtınası, sorun çözme, inceleme, uygulama.

Kullanılan Eğitim Teknolojileri, Araç Gereç ve Kaynakça : Ders kitabı, Türk Dil Bilgisi (Tahir Nejat Gencan), Türkçe Sözlük (DD)

Öğretme ve Öğrenme Etkinlikleri :

*İlgi çekme-Güdüleme :
“Köken ve yapı sözcüklerinin anlamları nedir? Ailenizin soy ağacını çizin. Kütüphanedeki kitaplar niçin sınıflandırılır? Dillerin akrabalığı denildiğinde aklınıza neler gelir? Ortak bir dil ailesinden gelen diller aynı yapıda olabilir mi? Türk dili niçin geniş bir coğrafyada konuşuluyor olabilir?” gibi sorularla derse başlanır.

*Gözden geçirme:
Öğrencilerle Türk Dünyası Haritası üzerinde Türkçenin konuşulduğu yerler belirlenir.

*Derse geçiş :

Köken Bakımından Dil Aileleri

1.Hint Avrupa Dilleri Ailesi:
( Avrupa’nın büyük bir bölümü, güneydoğu ve güneybatı Asya’da, Amerika ve Afrika’da konuşulan, dünyanın en yaygın ve kalabalık dil ailesidir. 5000 yıl kadar önce konuşulmaya başlandığı düşünülür.En az 150 dilden oluşur.)

a) Asya Dilleri *Hint-İran Dilleri -Hint Dilleri (Hintçe Urduca)

- İran Dilleri (Farsça,Peştunca,Tacikçe)

b) Avrupa Dilleri

*Latin Dilleri -İtanyanca -İspanyolca -Romence

-Yunanca-Arnavutça

*Germen Dilleri –Almanca –İngilizce –Fransızca

*İslav Dilleri -Rusça –Bulgarca –Sırpça –Hırvatça

–Çekçe –Lehçe

2. Sami-Hami Dil Ailesi : (Burada diller genelde çekimlidir. Ailenin en kalabalık üyesi Arapçadır. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya yayılmış topluluklarca konuşulan yaklaşık 250 dilden oluşur. ) Arapça, İbranice, Habeşçe

3. Çin-Tibet Dil Ailesi : (Burada yazı yukarıdan aşağıya doğrudur. Bütün sözcükler tek seslemlidir. Çin, Tibet ve Burma öbeğinde yer alan 300 Doğu Asya dilinden oluşur.)Çince, Tibetçe

4. Bantu Dil Ailesi : Afrika Dilleri

5. Ural-Altay Dil Ailesi :(Sözcük ek alarak türetilir.)

a) Ural Dilleri: *Macarca *Fince *Estonca

b) Altay Dilleri: *Türkçe*Moğolca*Mançuca*Tunguzca*Japonca*Korece

“Ural-Altay Dil Ailesi”nin konuşulduğu yerler Dünya Haritasından gösterilir.

Günümüz dünyasında yaklaşık 4000 dilin konuşulduğu sanılmaktadır.

Yapı Bakımından Diller

Tek Seslemli Diller :

Burada kullanılan bütün sözcükler tek seslemlidir. Seslemlerin ton ve vurgu ayırtısı ile anlam değişikliğine uğraması söz konusudur. (Çince, Tibetçe)

Çekimli Diller :
Burada sözcük kökleri değişik sözcükler türetilirken değişir. (Arapçadan dilimize girmiş olan kitap, kâtip, mektup, mektep kelimeleri aynı kökten türetilmiştir.)

Eklemeli diller :
Burada sözcükler eklerle türetilir.(Ural-Altay Dilleri eklemelidir.)

*Bireysel öğrenme etkinlikleri :
Diller hangi ölçütlere göre öbeklendirilmiştir?

Türkçe yapı ve köken bakımından hangi dil topluluklarının içinde gösterilebilir?

Özet : Türkçe Ural-Altay Dil Ailesinin Altay kolundandır. Yapı bakımından ise sondan eklemeli bir dildir.

Ölçme ve Değerlendirme: S.30(Ders Kitabı)

Plânın uygulanmasına ilişkin açıklamalar :

Dil,Kültür....

GÜNLÜK PLÂN
Dersin Adı : Dil ve Anlatım

Sınıf : 9-A,G,M,N

Ünitenin Adı –No : İletişim Dil ve Kültür-1

Konu : Dil ve Kültür İlişkisi

Önerilen Süre : 40’

Öğrenci Kazanımları (Hedef ve Davranışlar) :*Dilin rolünü ve önemini kavratmak.*Dil Kültür ilişkisini kavratmak. *İletişim aracı olarak dilin işlevlerini kavratmak. * Kelime, tümce ve metin düzeyinde dil anlam ilişkisini kavratmak. *Konuşma dili ve yazı dili arasındaki ayrımları kavratmak.

Ünite Kavramları ve Sembolleri Davranış Örüntüsü :

Öğretme, Öğrenme Yöntem ve Teknikleri : Takrir, Soru-yanıt, dramatizasyon, beyin fırtınası, sorun çözme, inceleme, uygulama.

Kullanılan Eğitim Teknolojileri, Araç Gereç ve Kaynakça : Ders kitabı, Bilgisayar(İnternetten indirilen metinler)

Öğretme ve Öğrenme Etkinlikleri :

*Dikkati çekme-Güdüleme : “ ‘Kültür’ sözcüğüyle ilgili düşünceleriniz nedir? Yabancı filmlerde gördüğünüz düğün törenleri ile yaşadığınız yöredeki düğün törenleri arasında ayrım var mıdır? Kültürel ayrımlar nasıl oluşur?” gibi sorularla derse başlanır.

*Gözden geçirme: “Dilin Kültür Taşıyıcılığı” adlı yazı okunur. Bu parçadan yola çıkarak öğrencilere, insanların dili günlük gereksinimi karşılamak dışında hangi amaçlarla kullandıkları sorulur.

*Derse geçiş : Kültür, insanların başlangıçtan bugüne kadar belleği ve emeği ile ortaya koyduğu her türlü bilgi ve etkinlik birikimidir. Kültürün içine hukuk, ekonomi, felsefe, sosyoloji, tarih gibi bilimler girer. Gelenek ve göreneklerimiz, insanların yaşama bakış biçimi dil de kültürün öğelerindendir.

Kültür ve dil ilişkisi :

*İnsan topluluklarının yaşama biçimi kültürle oluşur. Birlikte yaşam da dil ile gerçekleşir.

*Kültür oluşumu ve kültür gelişmesi dil ile gerçekleşir.

*Dil, kendini kullanan insan topluluğunun kültürüne göre varsıllaşır.


*Dilde her sözcüğün yazılış, biçim ve anlamını belirleyen kültürdür.

Konuşma Dili-Yazı Dili : Her ulusun değişik uzamsal alanlarda değişik ağız özellikleri olabilir. Bir Karadenizlinin günlük konuşmalarında kullandığı ağızla bir Kayserilinin kullandığı ağız yerel özellikler taşır. Çünkü konuşma dili bölgeden bölgeye değişiklik gösterir.

Oysa yazı dili her ülke için tektir. Ağız özellikleri konuşmaya yansıtılmaz. Biz, İstanbul ağzını yazı dili olarak kullanmaktayız. Çünkü yazı dili konuşma diline göre daha kalıcıdır.Onun herkes tarafından ortak kurallar ışığında anlaşılması gerekir.

Ağız : Bir dilin kendi içinde görülen küçük yöresel söyleyiş farklılıklarıdır.(Karadeniz Ağzı)

Şive : Bir dilin gelişiminin aydınlık çağlarında kendinden ayrılmış kollarıdır.Şîvelerde bazı ses ve biçim ayrılıkları bulunabilir.(Âzerî Ş.)

Lehçe : Bir dilin gelişiminin karanlık çağlarında kendinden ayrılmış kollarıdır. Lehçelerde ses biçim ve sözcük ayrılıkları bulunabilir.(Yakut L.)

Argo : Kullanılan ortak dilden ayrı olarak aynı topluluktaki insanların kullandıkları dildir.

*Bireysel öğrenme etkinlikleri :S.19-20’de bulunan etkinlikler öğrencilere tamamlattırılır.

Özet : Dil hem kültürün bir öğesidir, hem de kültürün kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlayan bir kültür taşıyıcısıdır. Dil, kitaplarda korunur. Yazı dili geçmişimize ışık tutar.

Ölçme ve Değerlendirme: S.21 (Ders Kitabı)

Plânın uygulanmasına ilişkin açıklamalar :

İletişim Dil ve Kültür

GÜNLÜK PLÂN
Dersin Adı : Dil ve Anlatım

Sınıf : 9-A,G,N,M

Ünitenin Adı –No : İletişim Dil ve Kültür-1

Konu : Dilin İşlevleri

Önerilen Süre : 40’

Öğrenci Kazanımları (Hedef ve Davranışlar) : *İletişim tablosundan hareketle dilin işlevlerini açıklar. *Dil-insan ilişkisini belirler. *Dil dışındaki iletişim araçlarının kullanımıyla ilgili çıkarımlarda bulunur. *Dille gerçekleştirilen iletişimin diğerlerinden farkını sezer.

Ünite Kavramları ve Sembolleri Davranış Örüntüsü :

Öğretme, Öğrenme Yöntem ve Teknikleri : Takrir, Soru-yanıt, dramatizasyon, beyin fırtınası, problem çözme, inceleme, uygulama.

Kullanılan Eğitim Teknolojileri, Araç Gereç ve Kaynakça : Ders kitabı, Bilgisayar(İnternetten indirilen metinler)

Öğretme ve Öğrenme Etkinlikleri :

*Dikkati çekme-Güdüleme : “Çevredeki insanlarla nasıl iletişim kurabiliriz?

Yanlış anlaşıldığınızda neler hissedersiniz? İletişim çeşitleri neler olabilir?” gibi sorularla derse başlanır.

*Gözden geçirme: Sait Faik Abasıyanık’ın “Şehri Unutan Adam” isimli öyküsü okunur. Öğrencilere bu öyküde var olan iletişim çeşitleri sorulur.

“Dil dışı göstergeler de dil göstergesi kadar etkili olabiliyor mu? Bu öyküde dilin hangi işlevleri (görevleri) kullanılmıştır?” soruları ile öğrenciler dilin işlevleri hakkında düşünmeye sevk edilir.

*Derse geçiş :*İnsanların geliştirdiği en doğal ve en gelişmiş iletişim aracı dildir. *Dil anlamını kullanıldığı bağlamdan alır ve bu bağlamda işlevler yüklenir. *Bir iletişim sırasında dil birden çok işlevle kullanılabilir.

Dilin işlevleri :

1- Göndericilik İşlevi : Bir varlığı veya görüşü olduğu gibi betimlemektir. (S.13

2. Etkinlik)

2- Heyecan Bildirme İşlevi : Coşku ve heyecanı dile getiren metinlerde kullanılır.

(S.14’teki metinde geçen : “A, herif deli midir nedir, gülüyor!” tümcesi)

3- Alıcıyı Harekete Geçirme İşlevi : İletişim; alıcıda bir etki uyandırması, onun bir işi yapması, bir eyleme bulunması amacıyla düzenlenmişse, dil alıcıyı harekete geçirme işlevi kazanır. ( Arkaya doğru ilerleyelim.)

4- Kanalı Kontrol İşlevi : Dil, iletişim sırasında iletişimin sürüp sürmediğini denetlemek için kullanılır.(Konuyu anladınız mı?)

5- Şiirsel İşlev (Edebî) : Burada sanata özgü gerçeklikle dilin kullanımı söz konusudur.

(Ders Kitabında S. 14’teki şiir parçaları)

6- Dil Ötesi İşlev : Dil dilbilgisi kurallarını ve dille ilgili özellikleri anlatmak için kullanılır. (Tümcelerin sonuna nokta konur.)

*Bireysel öğrenme etkinlikleri :S.15’te dilin işlevleri çizelgesinde boş bırakılan yerlere örnek tümceler yazınız.

Özet : Demek ki dil kullanıldığı yere göre işlev kazanmaktadır.

Ölçme ve Değerlendirme: S.15 (Ders Kitabı)

Plânın uygulanmasına ilişkin açıklamalar : Konu belirlenen sürede anlatılmış sorulara sınıfın geneli tarafından doğru yanıtlar verilmiştir.

Dil ve Anlatım

GÜNLÜK PLÂN
Dersin Adı : Dil ve Anlatım

Sınıf : 9-M,N,G,A,

Ünitenin Adı –No : İletişim Dil ve Kültür-1

Konu : İletişim

Önerilen Süre : 40’+40’

Öğrenci Kazanımları (Hedef ve Davranışlar) : İletişimin önemi ve değeri

İletişimde bulunması gereken ögeler

İletişimde gönderici ve ileti ilişkisi

Gönderici ve alıcı ilişkisinde göstergenin önemi

İletişimde bağlamın önemi

Ünite Kavramları ve Sembolleri Davranış Örüntüsü :

Öğretme, Öğrenme Yöntem ve Teknikleri : Soru-yanıt, dramatizasyon, beyin fırtınası, problem çözme, inceleme, uygulama.

Kullanılan Eğitim Teknolojileri, Araç Gereç ve Kaynakça : Ders kitabı, Bilgisayar(İnternetten indirilen metinler)

Öğretme ve Öğrenme Etkinlikleri :

*İlgi çekme-Güdüleme :
Konuşmayan insanlar birlikte yaşayabilirler ama anlaşamayan varlıklar neden bir arada yaşayamazlar?

Başkalarının bilgi birikimlerinden nasıl yararlanırız?

İnsanlarla nasıl düşünce alışverişinde bulunabiliriz?

Yukarıdaki sorularla derse başlanır.

*Gözden geçirme:
Böylece iletişim olmadan insanların en önemli gereksinimlerinden birini karşılayamayacağı vurgulanır.

Derste iletişimin önemi ve iletişimin ögeleri, yapısı; iletişimde gösterge, dil dışı göstergeler ve özellikleri; dil göstergeleri ve özellikleri konuları üzerinde durulacağı belirtilir.

*Derse geçiş :

İletişimin önemi:

İnsanların kendi arasında düşünce alışverişinde bulunabilmesine iletişim denir.

Her iki tarafın dil ve kültür ortaklığı varsa iletişim gerçekleşir.

*İnsan düşüncelerini başkalarına ilettiği kadar aktarır.

*İletişim düzen ve gelişmeyi sağlar.

*En gelişmiş iletişim aracı dildir.

İletişimin ögeleri :

Gönderici(Kaynak) ----İleti(Mesaj)--------------------Kanal-----------Alıcı

(Öğretmen) (Yüklem yargı bildirir mi?) (Sözlü-yazılı) (Öğrenci)

i------------------------------Dönüt----------------------------------------i

(Evet yüklem yargı bildirir.)

-------------------------------Bağlam---------------------------------------

(Sınıf ortamı)


Kitle iletişim araçları bir iletinin çok insana iletilmesi gereksinminden doğmuştur. Bu araçlar o gereksinimi karşılar.


İnsanlar alıcıya iletisini göstergeler yardımıyla iletir. İletişimde varlı ve objeler değil onların sembolü olan göstergeler kullanılır.


Gösterge: Bir başka şeyin yerini tutabilen kendi dışında bir anlamı belirten her çeşit nesne biçim, olgu ve görüştür. En yaygın gösterge dil göstergesidir.

Dil göstergesi dışında sosyal ve doğal göstergeler de vardır.

Doğal göstergeler: Amacı olmayan, kendiliğinden gerçekleşen göstergelerdir. (Ateş yüksekliği gibi)


Toplumsal göstergeler: Kendi varlık nedeni dışında bir özelliği aktarmak için kullanılan, toplumun diğer üyeleri tarafından anlaşılan göstergelerdir. (Trafik işaretleri)

Dil göstergesinin özellikleri :

*Yansıma sözcükler dışında nedensizdir

*Gösterge çizgiseldir

*Dil göstergeleri kendi gelişmesini izler.

*Dilde her şey ayırıcı birimlerin birleşimiyle işler.

*Dil çift eklemlir.

*Dil göstergesi diziseldir.(birden çok aynı öğeyi gösterebilir)

*Dil göstergesi dizimseldir.(tümcedeki sözcükler belli bir sıra izler.)

*Bireysel öğrenme etkinlikleri : Öğrencilere trafikle ilgili bir resim gösterilir ve bu resimde iletişim ögelerinin neler olduğu sorulur.

Özet : Demek ki iletişimin gerçekleşmesi için gönderici, ileti, kanal, alıcı, dönüt ve bağlama gereksinim vardır. İletişim göstergeler yardımıyla gerçekleşir. Dil de en önemli göstergedir.

Ölçme ve Değerlendirme: S.9 (Ders Kitabı)

Plânın uygulanmasına ilişkin açıklamalar : Konu belirlenen sürede anlatılmış sorulara sınıfın geneli tarafından doğru yanıtlar verilmiştir.

Perşembe, Kasım 08, 2007

Anlatım Bozuklukları - 1
(Konu Anlatımı)

Tümce belli bir düşünceyi, duyguyu aktarmak için kurulur. Bu tümcenin, aktaracağı anlamı açık ve anlaşılır bir biçimde ortaya koyması gerekir. Ayrıca tümce olabildiğince gereksiz öğelerden arındırılmış olmalıdır. İşte bu özelliği göstermeyen tümceler, anlatım bakımından bozuktur.




Anlatım bozukluklarını anlama ve yapıya dayalı bozukluklar olmak üzere iki öbekte toplayabiliriz:


1. Anlama dayalı bozukluklar:


Bu bozuklukları birkaç bölüme ayırarak inceleyebiliriz.


* Gereksiz sözcük kullanılması

* Tümcede belirsizlik bulunması

* Birbiriyle çelişen aktarımların bulunması

* Sözcüğün anlamca tümceye uymaması

* Sözcüklerin yanlış eyleme bağlanması

* Mantık yanlışının olması

* Deyimin yanlış anlamda kullanılması

* Sözcüğün yanlış yerde kullanılması

* Bu belirsizlik duraklama imleriyle giderilir.


Örneğin;


“Yaşlı adamın yüzüne dalgın dalgın baktı.”


tümcesinde “dalgın dalgın” bakanın “yaşlı” olduğunu belirtmek için, “yaşlı” dan sonra virgül gelmelidir. Duraklama imsiz “yaşlı” sözü adam adının nitemi olacaktır.


* Tümcede gereksiz sözcük kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.


Bir tümcede gereksiz sözcük bulunduğunu anlamak için, sözcük tümceden çıkarılır. Bu durumda tümcenin anlam ve anlatımında bir bozulma oluyorsa o sözcük gerekli, olmuyorsa gereksizdir.


“Herkesi eleştirip tenkit etmek bize hiçbir yarar sağlamaz.”


tümcesinde “eleştirip” sözcüğünün verdiği anlamla “tenkit etmek” sözcüğünün verdiği anlam aynıdır. Öyleyse bu tümcede “eleştirip” sözü gereksizdir. Tümceden çıkarılmalıdır.


“İki kardeşten (en) küçüğü arkadaşımdı.”


“Bilgili insanlardan yararlanmayı, (istifade etmeyi) bilmeliyiz.”


tümcelerinde ayraç içinde olan sözcükler gereksizdir.


* Bir tümcenin anlamı içinde bulunan başka bir sözü tümcede kullanmak da gereksiz sözcük kullanımına girer.


Tümcede böyle bir sözcük varsa, o tümce de anlatım bakımından bozuktur.


“Böyle yüksek sesle bağırmana gerek yok, sağır değilim.”


tümcesinde “bağırmak” zaten yüksek sesle konuşmak anlamındadır. Öyleyse bu sözün anlamı içinde bulunan “yüksek sesle” sözüne gerek yoktur.


* Tümcede belirsizlik varsa, o tümce iyi bir tümce değildir.


Bu belirsizlik kesinlikle giderilmelidir.


Örneğin;


“Geleceğini babamdan öğrendim.”


tümcesinde “geleceğini” sözü belirsizdir. Çünkü kimin geleceği belli değil. “Onun geleceği” de olabilir; “senin geleceğin” de olabilir. Bu belirsizlik giderilmeli ve sözcüğün kiminle ilgili olduğu belirginleştirilmelidir.


* Bazı eylemler olumlu durumlarda, bazıları olumsuz durumlarda kullanılır. Eylemin anlamca yanlış yerde kullanılması da anlatım bozukluğuna yol açar.


Örneğin;


“Bana yardım ederek, işi kısa sürede bitirmeme neden oldu..”


tümcesindeki “neden olmak” eylemi olumsuz anlamlar verecek biçimde kullanılır. Oysa işin kısa sürede bitirilmesi olumlu bir durumdur. Öyleyse “neden oldu” sözü bu tümcede yanlış kullanılmıştır. Bunun yerine tümce “…bitirmemi sağladı.” olmalıdır.


* Bazı tümcelerde mantık yanlışının bulunması da o tümcenin anlatımını bozar.


Örneğin;


“Bırakın patates doğramayı yemek bile yapamaz o.”


tümcesinde “bırakın” sözcüğünün tümceye kattığı anlamdan dolayı sanki patates doğramak yemek yapmaktan daha önemliymiş gibi görülüyor. Bu yanlışın düzeltilmesi için tümce,


“Bırakın yemek yapmayı, patates bile doğrayamaz o.”


olmalıdır.


* Bazen sözcüklerin bağlandığı ortak eylemler de anlatımda bozukluğa yol açar.


Örneğin;


“Bu davranışıyla bize yarar mı sağladı zarar mı belli değil.”


tümcesinde “yarar” ve “zarar” sözcükleri “sağladı” eylemine bağlanmıştır. Ancak “yarar sağlamak” doğru olsa bile, “zarar sağlamak” doğru değildir. Tümce;


“Bu davranışıyla bize yarar mı sağladı, zarar mı verdi belli değil.”


olmalıdır.


* Bu, bazen öğelerin eyleme bağlanmasında da görülür.


Örneğin;


“Ayağına ayakkabı, omzuna şal, üzerine pardesü giyip dışarı çıktı.”


tümcesinde “ayakkabı, şal ve pardesü” sözcükleri “giymek” eylemine bağlanmıştır. Oysa şal giyilmez, atılır.


* Tümcede deyimin yanlış yerde kullanılması da tümcenin anlamını bozar.


“Öğretmenin anlattığı konu tüm öğrencilerin dikkatini çekmişti. Herkes kulak kabartmış, öğretmeni dinliyordu.”


tümcesinde “kulak kabartmış” yanlış kullanılmıştır. Çünkü “kulak kabartmak” fark ettirmeden dinlemek anlamındadır. Burada “kulak kesilmek” deyiminin kullanılması gerekirdi.


* Bazı sözcüklerin anlamları birbirine karıştırılabilir. Tümcedeki sözcüklerin anlamına da özen gösterilmelidir.


Örneğin;


“Çocukların birbiriyle uygunluk içinde olmaları beni sevindirdi.”


tümcesindeki “uygunluk” sözü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü burada “uyum” sözü kullanılmalıdır.


* Bazen sözcük doğrudur ancak tümcede bulunduğu yer doğru değildir.


Örneğin;


“Yeni elbisemi giymiştim ki kapı açıldı.”


Tümcesinde “yeni” sözünün yeri anlatımda bozukluğa yol açmıştır. Çünkü burada söylenmek istenen, elbisenin yeniliği değil, giymenin yeni yapıldığıdır. Öyleyse tümce;


“Elbisemi yeni giymiştim ki kapı açıldı.” olmalıdır.


* Aynı anlama gelen ek ve sözcüklerin bir arada kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.


Örneğin;


“Onun beni sevmemesinin nedeni, fikirlerini benimsememiş olmamdandır.”


tümcesinde “nedeni” sözcüğü bir olayın sebebini anlatıyor. Ayrıca “olmamdandır” sözündeki “-dan” eki de neden anlamı veren bir ektir. İkisinin bir arada bulunması tümcenin anlatımını bozmuştur. Tümce,


“Onun beni sevmemesinin nedeni, fikirlerini benimsememiş olmamdır.”


biçiminde düzeltilebilir.


Yapıya dayalı anlatım bozuklukları:


Bu tür bozukluklar daha çok, Türkçe’nin kurallarıyla ilgili olduğundan, soruları çözebilmek için dilbilgisi kurallarının iyi bilinmesi gerekir. Bu tür bozukluklar şöyle sıralanabilir:


* Öğe eksikliğinin bulunması

* Özneyle yüklem arasında olumluluk-olumsuzluk uyumsuzluğunun bulunması

* Özneyle yüklem arasında tekillik-çoğulluk açısından uyumsuzluğun bulunması

* Özneyle yüklem arasında şahıs yönünden uyumsuzluğun bulunması

* Tamlama uyumsuzluğunun bulunması

* Ek uyumsuzluğunun bulunması

* Etken-edilgen eylemlerin bir arada bulunması

* Ad tümcelerinde ek eylemin ortak kullanılması


Şimdi bunları tek tek açıklayalım.


*Tümcede, kullanılması gereken bir öğenin bulunmaması, anlatım bozukluğuna yol açar. Bu, daha çok ortak kullanılan öğelerde görülür. Çünkü Türkçede her eylem, öğeleri aynı eklerle kendine bağlamaz.


Örneğin;


“Kardeşini yanına çağırdı, bir şeyler söyledi.”


Tümcesindeki öğeleri inceleyelim: “Çağırdı” ve “söyledi” yüklemdir. Çağrılan ve söylenen kişi ise “kardeşi” dir. Yani “Kardeşini” öğesi her iki yüklemin ortak öğesidir. Bu ortak öğeyi yüklemlerle kullanalım. “Kardeşini çağırdı” doğrudur; ancak “kardeşini bir şeyler söyledi.” denmez, “kardeşine bir şeyler söyledi.” olmalı. “Kardeş” sözcüğünü iki kez kullanmamak için “ona” da diyebiliriz.


Başka bir örnek verelim:


“Arkadaşlarını pek sevmez, hatta çoğu zaman nefret ederdi.”


tümcesinde, sevmediği kişiler ile nefret ettiği kişiler aynıdır, yani “arkadaşları” ortak öğedir. Ancak “arkadaşlarını sevmez” dense de “arkadaşlarını nefret ederdi.” denmez; “arkadaşlarından nefret ederdi.” denmeli ya da onun yerine geçen “onlardan” sözü kullanılmalıdır.


Görüldüğü gibi bu tür bozukluklar daha çok sıralı tümcelerde görülüyor, ancak bileşik tümcelerde de bu tür öğe eksiklikleri görülebilir.


*Türkçe’de bazı özneler olumlu, bazıları olumsuz anlamlar verir. Buna göre yüklemlerin de olumlu, olumsuz çekimlenmesi gerekir.


Örneğin;


“Hiç kimse okula gelmedi, geziye gitti.”


tümcesinde gelmeyen ve gidenler aynı kişiler, ancak “hiç kimse” olumsuz bir öznedir ve yüklemi daima olumsuz çekimlenir. Oysa “gitti” olumlu bir çekimdir. Yani ikinci tümce özneyle uyum sağlamamıştır. Buna “hepsi” biçiminde bir özne getirilmelidir.


Gerçi bu, sadece özneyle ilgili bir durum değildir. Bu tür sözcükler başka öğe durumunda bulunduklarında da yüklem aynı özelliği gösterir.


Örneğin;


“Öğretmenimiz hiçbirimizi azarlamaz, çok severdi.”


tümcesinde, yine “hiçbirimizi” olumsuz olduğundan “hiçbirimizi severdi” biçiminde kullanılmaz; “hepimizi severdi” olmalıdır.


*Tümcede öznenin aktardığı kişi ile yüklemin bildirdiği kişi arasında bir uyum olmalıdır.


Özne birinci tekil, ikinci tekil (ben, sen); birinci tekil, üçüncü tekil (ben, o); birinci tekil, ikinci çoğul, (ben, siz); birinci tekil, üçüncü çoğul (ben, onlar) kişilerden oluşuyorsa yüklem, birinci çoğul kişiye göre çekimlenir.


“Bu işi ancak ben ve sen halledebiliriz.”


“Dışarıda sadece ben ve o küçük çocuk kalmıştık.”


“Ben ve siz yarışmada eşit durumda değildik.”


“Ben ve birkaç yaşlı adam, kahvede uzun bir sohbete dalmıştık.”


cümleleri buna örnek gösterilebilir.


Eğer özne ikinci tekil ve üçüncü tekil (sen, o); ikinci tekil ve ikinci çoğul (sen, siz); ikinci tekil ve üçüncü çoğul (sen, onlar); kişilerden oluşuyorsa, yüklem ikinci çoğul kişiye göre çekimlenir. Ancak ikinci tekil ve birinci çoğul (sen, biz) kişilerden özne olursa yüklem birinci çoğul kişiye göre çekimlenir.


“Sen ve annen burada ne yapıyordunuz?”


“Sen hatta hepiniz bu konuda suçlusunuz.”


“ Sen ve buradaki konukların, bize yarın gelebilirsiniz.”


“Galiba sonunda senle biz aynı sonuca ulaştık.”


tümceleri buna örnektir.


Öznenin insan ya da başka varlıklar olması da yüklemin tekil veya çoğulluğunu etkiler. Eğer özne bitkiler, hayvanlar, cansız varlıklar ya da soyut kavramlarsa, yüklem tekil olur. İnsanlar çoğul özne olduğunda ise yüklem tekil veya çoğul olabilir.


“Kuşlar dallara kondular.” değil “Kuşlar dallara kondu.”


“Sevgiler gizli kaldıkça güzelleşirler.” değil “güzelleşir.” olacak.


“Çocuklar geldi.” şeklinde de doğrudur, “Çocuklar geldiler.” de.


*Bazen özneyle yüklem arasındaki uyumsuzluk, öznenin anlamından kaynaklanır.


Örneğin;


“Nüfus sayımı bu yıl yapıldı, bir hayli artmış.”


tümcesinde “yapıldı” yükleminin öznesi “nüfus sayımı”dır, “artmış” yükleminin öznesi ise “nüfus” olacaktır. Ancak cümlede “nüfus” diye bir özne yoktur. Sanki nüfus sayımı, “artmış” yükleminin öznesi olmuştur. Bu ise anlamca uygun değildir.


*Nitem ve ad tamlamalarının aynı tamlanana bağlanması anlatım bozukluğuna yol açar. Çünkü ad tamlamalarında tamlanan iyelik eki alır. Nitem tamlamalarında tamlanan ek almaz. Dolayısıyla tamlananlar, niteliği farklı olduğundan, ortak kullanılamaz.


Örneğin;


“Kaza yerine birçok askeri ve polis aracı geldi.”


tümcesinde “araç” sözü hem “askeri” hem “polis” sözcüklerinin tamlananı durumundadır. Ancak “polis aracı” ad tamlamasıdır ve tamlanan iyelik eki almıştır. “Askeri” sözcüğü ise nitem olabilecek bir sözcüktür ve “askeri araç” şeklinde nitem tamlaması yapar; tamlanan da ek almaz. Dolayısıyla araç sözcüğü ortak tamlanan olarak kullanılamaz. Tümce;


“Kaza yerine birçok askeri araçla polis aracı geldi.”


olmalıdır.


Burada ayrıca nitem tamlamalarında görülen bir özelliği de ifade edelim. Türkçe’de nitemler çoğul anlam verirse adlar çoğul eki almaz. Bu özellik genellikle belgisiz nitemlerde görülür.


Örneğin;


“Geceye birçok davetliler katıldı.”


Tümcesinde “birçok” nitemi çoğul bir anlam verdiriyor; davetliler sözü de çoğul eki almıştır. Tümceden çoğul eki çıkarılmalıdır.


*Tümcede eklerin eksik kullanılması tümcenin anlatımını bozar.


Örneğin;


“Her ülke, dünya devletleri arasında önemli bir yer edinmek için, ekonomik açıdan gelişmesi gerekir.”


tümcesinde “gelişmesi” sözcüğündeki iyelik ekinin, sözcüğü nereye bağladığı belli değil; “kimin gelişmesi gerekir?” diye sorarsak yanıt “ülkenin” dir. Öyleyse “ülke” sözcüğüne ilgi eki (-in) getirilmelidir.


Bu durumun karşıtı olabilir.


“Sanatçının, topluma yararlı bir kişi olmak için, eserinde mutlaka toplum sorunlarına yer vermelidir.”


tümcesinde “yer veren kim?” sorusuna “sanatçı” yanıt verir. Oysa tümcede “sanatçının” denmiş. Ya bu sözcükteki ilgi eki kaldırılmalı ya da yüklem “vermesi gerekir” biçiminde değiştirilmelidir.


*Bazı tümcelerde ise sözcükleri birbirine bağlayan ekler yanlış kullanılmıştır.


Örneğin;


“Senin en beğendiğim yanın, derslerine düzenli çalıştığındır.”


Tümcede öğeleri ortak olarak kullanan etken ve edilgen eylemler bir arada bulunmaz.


Örneğin;


“Bütün yemekleri hazırlayıp bir kenara koyulmalıdır.”


tümcesinde “hazırlamak” etken “koyulmalıdır” edilgen eylemlerdir. Bunların aynı öğelerle kullanılması bozukluğa yol açmıştır. Tümce;


“Bütün yemekler hazırlanarak, bir kenara koyulmalıdır.”


biçiminde düzenlenirse bozukluk giderilir.


Sıralı ad tümcelerinde ek eylemin kullanılması da bazen bozukluğa yol açar.


Örneğin;


“O yaşlı şair geleneklere bağlı, ama yeniliklere kapalı değildi.”


tümcesinde iki yargı vardır: Şairin geleneklere bağlı olduğu, aynı anda yeniliklere de kapalı olmadığı, oysa tümcede “bağlı” sözü yüklem gibi kullanılmadığından “değildi” ilgecine bağlanıyor ve böylece şairin geleneklere bağlı olmadığı anlamı çıkıyor. Bunu engellemek için “bağlı” sözü “bağlıydı” olmalıdır.

Vurgu

Vurgu

Türkiye Türkçesinde, diğer dillerinde olduğu gibi, anlamı etkileyen süre, sınır, durak, vurgu, ton, ezgi gibi parçalar üstü birimler vardır. Sesbilimde (fonetikte) bir sözcükteki en baskın tonlu (titreşimli) sese, vurgulu ses denir. Vurgu olayı, sadece periyodik ses dalgaları için, yani tonlu sesler için söz konusudur; bu durum, aperiyodik ses dalgalarında, yani tonsuz seslerde ise söz konusu değildir. (Coşkun 2000: 127)



Vurgulu olan seslem, diğer seslemlere göre daha uzun bur solukla ve daha yüksek bir sesle söylenir. Bu nedenle, vurguyu oluşturan üç ana özellik olan sesin şiddeti, sesin yüksekliği ve sesin süresi çok önemlidir.

Sözcükteki bütün vurguların toplamı ( vurgulu seslerin biraraya gelerek ard arda birleşmeleri) “ton”u; tümcedeki “ton”ların toplamı ise, ezgiyi oluşturur. Parçalar üstü birimlerden süre, sınır ve durak zaman boyutuyla; vurgu, ton ve ezgi ise, temel frekansla ilgili birimlerdir (Coşkun 2000: 126).



Türkiye Türkçesinde vurgu, genel olarak son seslemde bulunmakla birlikte, kimi durumlarda da ilk, orta ya da son seslemde bulunabilir. Vurgunun yeri anlamı, anlam da vurgunun yerini belirleyebilir.



Örneğin:

(benim) çocuĞUM

(ben) çoCUğum

(Hey!) ÇOcuğum (Banguoğlu 1990: 117)

BasMA! (eylem) BASma (baskılı bir kumaş türü)

GeLİN! (eylem) geLİN (isim)

ORdu (şehir adı) orDU (silahlı güç)

GARson (ünlem) garSON (ad).



İkinci bir dili öğrenenlerin en güç başardıkları konu, vurgu konusudur. Onların konuşmaları sırasındaki sözcük yanlışları, sözlerin belirsizleşmesinin ana nedenlerinden birisi vurgudur.



Türkiye Türkçesinde vurgu sistemi, şu ana kadar henüz tümüyle çözümlenebilmiş bir konu değildir. Bununla birlikte kesin olarak kurallaşmış özellikler olarak şunları sıralayabiliriz:

Türkçe kökenli sözcüklerde vurgu, belirteçler ve ünlemler dışında genellikle son seslemdedir.
ba-lık`; ka-şık` ; bar-dak`; kö-pek`; kele-bek`

Kişi ve hayvan adlarında vugu son seslemdedir.
Meh-met'; Ser-pil'; Ke-mal'

Bon-cuk'; Te-kir'; Fın-dık'

Sözcük vurgulu bir ek aldığında, sözcük vurgusu yine son sesleme kayar.
balık-çı`; kaşık-ta`; bardak-tan`; köpek-ten`; kelebekler`

Ancak Türkçe kökenli bazı adlarda, eski birleşiklerde vurgu son seslemden başka bir seslem üzerindedir.
a`n-ne; a`b-la; te`y-ze (ta’y-eze); kaplum-ba`-ğa (kaplu bağa); şi`m-di; şu-`ra;

o-`ra; ne`-re

Tür adları özel ad olarak kullanılınca, son seslemlerdeki vurgu ilk seslemlere doğru kayar.
Kar-tal', büyük bir kuştur.

Kar'-tal’dan gelen tren...

Tek seslemli sözcüklerde sözcük vurgusu bulunmaz.
Yer adlarında ve alınma sözcüklerde vurgu diğer seslemlerde bulunabilir:
Hit-?ler; tan?-go; ban?-ka; pen?-cere

Lo-kan?-ta; fa-su?l?-ye

Yunanis-tan?; Özbekis-tan?; Al-man?-ya

Pa-?ris; An?-kara; İs?-kitler

Nitemler, belirteç olarak kullanıldıklarında vurgu, son seslemden bir önceki sesleme üzerine kayar.
yalnız` = ya`l -nız;

doğru` = do`ğ-ru;

gece` = ge`-ce;

kışın` = kı`-şın;

güzün` = gü`-zün

Kimi sözcüklerin vurgusu iki biçimde de olabilir:
İs-tan-bul = İstan-bul ?

A?-nadolu = A-na?-dolu

Türkiye Türkçesinde olumsuzluk eki –mA vurgusuz bir ektir. Buna karşılık eylemden ad yapan –mA eki vurguludur.
Yaz-?ma (yazmayınız) = yaz-ma? (yazılı eser)

Kaz'-ma (kazmayınız) = kaz-ma' (alet ismi)



Vurgusuz ekler pek çoktur.
Kişi ekleri olan /-Im/-sIn
Araç hali eki /-lA
Bildirme eki /-DIr
Şimdiki zaman eki /-yor
Ulaç (Zarf fiil) eki /-mAdAn
Olumsuzluk eki /-mA-
Kalıplaşmış ulaç (zarf fiil) eki /-In
Soru eki /mI
Ulaç (Zarf fiil) eki /-ken
Gereklilik eki /-mAlI
Eşitlik eki /-cA (Eker 1999: 222)


Bunlarla kurulmuş sözcüklerle vurgulu ekli sözcükler karşıtlık içerir.

Kı-zım` = kı`-zım, Güze-lim` = gü-ze`-lim, Bula-sı`n = bu-la?-sın, Ulu-su?n = u-lu?-su, Geçiş-ti?r = ge-çi?ş-tir gibi.

vurgu

Sözcük Vurgusu
Türkiye Türkçesinde, sözcük vurgusu genellikle son seslemde bulunmaktadır. Vurgu ilk seslemde az, orta seslemde ise çok az görülür.




Öbek Vurgusu
Öbek vurgusu, sözcüklerin vurgularından daha baskın olan vurgu türüdür. Öbek vurgusu, tamlama biçiminde kullanıldığında yer değiştirmektedir:
Uz-?man = uz-man? çavuş
yir?-mi = yir-mi?' gün
öğ?'-renci = öğren-ci' dernekleri



Tümce Vurgusu

Tümle vurgusu, olağan koşullarda yüklem üzerindedir. Ancak konuşma sırasında, tümcede yer alan sözcüklerin sırasında, kimi değişiklikler olabilir. Bu biçimde vurgu, sözcükler arasında yer değiştirebilen ve sözcük öbeklerinin kendi vurgularından daha güçlü olan vurgudur. Bu özelliği ile de tümcede, anlam değişiklikleri oluşumuna neden olmaktadır.

İyi kalpli çocuk çiftçinin kızını seviyor.
İyi kalpli çocuk çiftçinin kızını seviyor.
İyi kalpli çocuk çiftçinin kızını seviyor.

Erim, yarın film izlemek için Kızılırmak sinemasına gidecek.
Erim, yarın film izlemek için Kızılırmak sinemasına gidecek.
Erim, yarın film izlemek için Kızılırmak sinemasına gidecek.
Erim, yarın film izlemek için Kızılırmak sinemasına gidecek.
Erim, yarın film izlemek için Kızılırmak sinemasına gidecek.



Ünlem Vurgusu

Aşırı bir duyguyu ya da coşkuyu aktaran vurgu çeşididir. Tümcelerde, aynı seslem üzerinde önce yükselen bir tonda görülür sonra da azalan bir ses frekansı izler.

Aah!
Eyvaah!
Dikaat! gibi.

Seslenme ve hitaplarda vurgu, ilk seslemdedir.

Hay-?di!
As?-ker!
Ma'-şallah!
A'-ferin!

Cumartesi, Kasım 03, 2007

Fuzuli

1 bende mecnundan füzun aşıklık istidadı var

aşık-ı sadık benem mecnunun ancak adı var

2 kıl tefahür kim senin hem var ben tek aşıkın

leylanin mecnunu şirinin eğer ferhadı var


3 ehl-i temkinem beni benzetme ey gül bülbüle

derde sabrı yok anın her lahza bin feryadı var


4 öyle bed-halem ki ahvalim görende şad olur

her kimin kim dehr cevrinden dil-i naşadı var


5 gezme ey gönlüm kuşu gafil feza-yı aşkta

kim bu sahranın güzer-gahında çok sayyadı var


6 ey fuzuli aşk men'in kılma nasihten kabul

akl tedbiridir ol sanma ki bir bünyadı var

Açıklama


1 bende mecnundan daha fazla aşıklık özellikleri var

sadık olan aşık benim, mecnunun sadeece adı var


2 ben senin aşığınım ki bununla övünmelisin

nasıl leylanın mecnunu şirinin ferhadı var


3 aklım başımda ey gül beni bülbüle benzetme

onun derde sabrı yok her an feryadı var


4 öyle kötü haldeyim ki halimi görenler mutlu olur

zamanın çarkından kimin neşesiz bir gönlü varsa

5 ey gönlümün kuşu, aşk aleminde boş boş gezme

cunku bu alemin her yolunda birçok avcısı var

6 ey fuzuli! aşkı yasaklayan nasihatçıya uyma